Sözcükte Anlam
Dilin bir iletişim aracı olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Sözcükler bir dilin temel taşlarıdır. Konuşurken ya da yazarken hep sözcüklerden yararlanırız. Bu yüzden sözcüklerin anlamlarını çok iyi bilmemiz gerekir. Kullandığımız sözcüklerin anlam özelliklerini yeterince bilmiyorsak, anlatımlarımızda belirsizlik veya yanlışlıklar olur.
Türkçe, çok anlamlılık bakımından oldukça zengindir. Bir sözcüğün birden çok anlamda kullanıldığını, yazılı ve sözlü anlatımlarda hepimiz görmüşüzdür. Anlamını çok iyi bildiğimiz bir sözcük farklı cümlelerde hiç bilmediğimiz anlamlarda kullanılabilir.
El sözcüğünü ele alalım:
El sözcüğünün gerçek anlamı, "kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümüdür."
"Elimi kapıya çarptım." cümlesinde el sözcüğü gerçek anlamıyla kullanılmıştır.
"Eren'in eliyle ona mektup gönderdim." Bu cümlede ise el sözcüğü, bildiğimiz anlamın dışında bir anlamda kullanılmıştır.
İşte sözcüklerin kullanıldıkları yerlere göre kazandıkları anlamlara gerçek, mecaz, terim ve yan anlam denir.
Gerçek (Temel) Anlam:
Bir sözcüğü okuduğumuzda veya duyduğumuzda aklımıza gelen ilk anlama gerçek anlam denir.
Aç sözcüğü, yemek yeme ihtiyacı olan anlamındadır; tokun karşıtıdır.
"Dün akşamdan beri açım." cümlesinde aç sözcüğü gerçek anlamıyla kullanılmıştır.
Ateş sözcüğünün gerçek anlamı, yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışıktır.
"İzciler kamp ateşinin etrafında toplandılar." cümlesinde ateş sözcüğü gerçek anlamıyla kullanılmıştır.
Çocuk sözcüğünün gerçek anlamı, küçük yaştaki oğlan veya kızdır.
"Kapının önünde ağlayan çocuğun başını okşadı." cümlesinde çocuk sözcüğü gerçek anlamıyla kullanılmıştır.
Mecaz (Değişmece) Anlam:
Bir sözcüğün, gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak başka bir anlamda kullanılmasına mecaz anlam denir.
"Ne aç insan, istiyor ki bütün dünya benim olsun." cümlesinde aç sözcüğü gözü doymaz anlamında kullanılmıştır.
"Böyle davranarak kendinizi ateşe atıyorsunuz." cümlesinde ateşsözcüğü tehlike, felaketyerine kullanılmıştır.
"Kırk yaşına gelmiş, ama daha çocuk." cümlesinde yaşına uygun davranışta bulunmamak anlamıyla kullanılmıştır.
Örnek Soru:
Nihayet sabah oldu. Gecenin keskin ayazına yenik düşmedim. Yorgunluktan yataklarında sızıp kalanları uyandırmakla işe başladım. Biraz acele edersek güneş yükselmeden yola çıkabilirdik.
Parçada altı çizili sözcüklerden hangisi mecaz anlamıyla kullanılmıştır?
A) Nihayet B) Yükselmeden
C) Sızıp D) Keskin
(2006-OKS)
Yanıt: D
Yan Anlam:
Bir sözcüğün, gerçek anlamından kopmadan değişik anlamlarda kullanılmasına yan anlam denir.
"Yaprak" sözcüğünü ele alalım:
Yaprak sözcüğünün gerçek anlamı, "bitkilerde solunum ve terleme gibi olayları gerçekleştiren organdır."
"Çınarın yaprakları çabuk sarardı." cümlesinde yaprak sözcüğü gerçek anlamıyla kullanılmıştır.
"Bu tepsideki baklavada seksen yaprak var." cümlesinde ise yaprak sözcüğü yufka anlamına gelerek yan anlamıyla kullanılmıştır.
"Kırk yapraktan oluşuyor bu kitap." cümlesinde yaprak sözcüğü "ön ve arka yüzü oluşturan kâğıtlardan her biri" anlamına gelmektedir.
"Bırakmak" sözcüğünü gerçek ve yan anlamlarıyla kullanalım:
Bırakmak sözcüğünün anlamı, "elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak"tır.
"Karşıdan karşıya geçerken çocuğun elini bırakma." cümlesinde bırakmak sözcüğü gerçek anlamıyla kullanılmıştır.
"Onunla görüşmeyi haftaya bırak." cümlesinde bırakmak sözcüğü ertelemek anlamına gelerek yan anlamıyla kullanılmıştır.
"Bırakın, içeri girsin." cümlesinde ise bırakmak sözcüğü engel olmamak anlamıyla kullanılmıştır.
Örnek Soru:
1. Bütün eşyalarını toplayıp bize yerleşti.
2. Çocuk, bozuklukları istemeyince ona bütün para verdi.
3. Bütün bir ekmeği, bir öğünde bitirdi.
4. Bilgisayarla ilgili bütün dergileri takip ederdi.
"Bütün" sözcüğü yukarıdaki cümlelerde kaç değişik anlamda kullanılmıştır?
A) 1 B) 2 C) 3 D) 4
(2006-OKS)
Yanıt: C
Terim Anlam:
Sözcüğün bir bilim, bir sanat veya bir meslek dalıyla ilgili olarak kullanılmasına terim anlam denir.
"Türkçede kökler ikiye ayrılır." cümlesinde kök sözcüğü, dilbilgisi terimi olarak kullanılmıştır.
"Top taca çıktı." cümlesinde taç sözcüğü, futbol terimi olarak kullanılmıştır.
Uyarı: Bir sözcüğün terim olabilmesi için yukarıda verdiğimiz tanıma uyması gerekir.
"Yaşlının, artık direnci kalmadı."
"Altının direnci bakıra göre azdır."
Birinci cümlede direnç sözcüğü terim değildir; ikinci cümlede ise fizikle ilgili bir terimdir.
Ağız sözcüğünü aşağıdaki cümlelerde gerçek, yan, mecaz ve terim anlamlarıyla kullanacağız, birlikte bakalım:
"Çocuğun ağzında bir şey vardı." (gerçek anlam)
"Bıçağın ağzı keskin değildi." (yan anlam)
"O, kimseye ağız açtırmadı." (mecaz anlam)
"Rumeli ağzıyla konuşuyor." (terim anlam)
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcüklerden hangisi terim anlamlıdır?
A) Hayatımızı bu açıdan ele alalım.
B) Uzmanlar, henüz hücrenin yapısını çözememişler.
C) Suyun içinde bazı cisimler vardı.
D) Kış aylarında soğuk algınlığına dikkat edin.
Yanıt: B
Somut-Soyut Anlamlı Sözcükler:
Somut sözcük, varlığını beş duyu organımızın (göz, kulak, dil, burun ve cildimiz) en az biriyle algıladığımız varlıkların isimleridir.
Ses, soğuk, ışık, hava, elektrik...
Soyut sözcük, varlığını beş duyu organımızla değil, akıl ve düşünce yoluyla kavradığımız varlıkların isimleridir:
Sevgi, rüya, nefret, ruh, hayal...
Somutlaştırma:
Soyut varlıklara, somut varlıkların özelliklerini kazandırmaktır.
"Kimlik" soyut anlamlı bir sözcüktür; "kimliği bilinmeyen bir kadın" örneğindeki gibi. "İçeri girerken bir görevli bana kimliğimi sordu." cümlesinde "kimlik", "kim olduğunu ortaya koyan belge, hüviyet" yerine kullanılarak somut anlam kazanmıştır.
"Başarı basamaklarını hızla tırmandı."
Bu cümlede başarı sözcüğü soyuttur; ama basamak gibi düşünülerek somutlaştırılmıştır.
Soyutlaştırma:
Somut varlıklara, soyut kavramların özelliklerini vermektir.
"Bitirme tezini hangi dalda hazırladın?"
Dal sözcüğü asıl olarak ağacın bir bölümüdür, yani somuttur; bu cümlede mecazlaşarak branş anlamına gelmiş, soyutlaşmıştır.
"Arkadaşın bize sıcak davrandı."
Sıcak sözcüğü somut anlamlı olduğu hâlde, bu cümlede samimi anlamına gelerek soyutlaşmıştır.
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde somutlamaya örnek vardır?
A) Sen, sevgimi yerlere attın.
B) Bazen duygularımızı anlatamayız.
C) Akıl, her zaman her şeyi kavramaz.
D) Göz, insanın en önemli organıdır.
Yanıt: C
Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler:
Aynı anlamı karşılayan sözcüklere anlamdaş sözcükler denir.
Siyah=kara
yollamak=göndermek
sözcük=kelime
baş=kafa
* Sözcüklerin eş anlamlı olup olmadıkları cümledeki anlamlarıyla ilgilidir.
"Çöplükten pis koku çıkıyor."
Bu cümlede geçen çıkmak eyleminin gerçekte bir eş anlamı yoktur. Ancak bu cümlede yayılmak anlamına geldiğinden çıkmak eyleminin eş anlamlısı bu cümle için yayılmak eylemidir.
Örnek Soru:
"Bilmek" kelimesi aşağıdaki cümlelerin hangisinde "anlamak" anlamında kullanılmıştır?
A) Kuşların çırpınışından yem mi, su mu istediklerini bilirim.
B) Onu dost biliyordum; ama zor günümde görünemedi.
C) Bu işte ben, başkasını değil, seni bilirim.
D) Hepimiz konuşuyoruz; ama ana dilimizi bilmiyoruz.
(1993-ML)
Yanıt: A
Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler:
Anlamca birbirinin karşıtı olan sözcüklerdir.
uzun/kısa
iyi/kötü
tembel/çalışkan
* Eş anlamlı sözcüklerde söylediğimiz gibi, karşıt anlamlı sözcüklerde de sözcüklerin cümledeki anlamlarına dikkat etmeliyiz. Sözcüklerin karşıt anlamlı olabilmesi için her ikisinin de gerçek ya da mecaz anlamlı olması gerekir.
"Dün akşam bize geldi." (gerçek anlam)
"Bu işin sonu neye gider?" (mecaz anlam)
Yukarıdaki cümlelerde gelmek ve gitmek birbirinin karşıtı değildir; çünkü gelmek gerçek, gitmek mecaz anlamıyla kullanılmıştır.
Ayağı takılıp yere düştü; ama hemen kalktı.
Bu cümlede geçen "düştü" ve "kalktı" sözcükleri karşıt anlamlıdır.
Uyarı: Olumsuz sözcükler birbirinin karşıt anlamlısı değildir.
kirli/kirsiz
evli/evsiz
geldi/gelmedi
okudu/okumadı
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcükler birbiriyle karşıt anlamlı olarak kullanılmamıştır?
A) Pazarlama işinden iyi para kazandı; ama kötü harcadı.
B) Kaba tezgâhlarda dokunan kilimlerin ince motifleri vardı.
C) İnsan dostunu da düşmanını da zor günlerinde tanıyor.
D) Yokuşta zorlanan atlarımız inişte rahat etti.
(2006-OKS)
Yanıt: A
Sesteş (Eş sesli) Sözcükler:
Dilimizde bazı sözcüklerin yazılışları, okunuşları aynı; anlamları farklıdır. Bu tür sözcüklere sesteş sözcükler denir.
çay: bitki
çay: akarsu
gül: çiçek
gül: gülmek eylemi
at: hayvan
at: atmak eylemi
taş: kaya parçası
taş: taşmak eylemi
dal: ağacın bölümü
dal: dalmak eylemi
bin: sayı
bin: binmek eylemi
Uyarı: ama/âma, eyer/eğer, hala/hâlâ, kar/kâr, aşık/âşık... Bu sözcükler birbirinin sesteşi değildir; çünkü yazılışları farklıdırç
"Bu kitaplar bende vardı."
"Köye erken vardı."
'Bu cümlelerde var sözcükleri birbirinin sesteşidir. Birinci cümlede var, yok sözcüğünün karşıtı; ikinci cümlede var, ulaşmak eylemi anlamındadır.
"Karabatak suya daldı."
"Uzmanlığını hangi dalda tamamladı."
Bu cümlelerde dal sözcükleri birbirinin sesteşi değildir; çünkü birinci cümlede dal sözcüğü gerçek anlamıyla, ikinci cümlede dal sözcüğü ağacın bir organı olan dal sözcüğünün yan anlamıyla kullanılmıştır.
Örnek Soru:
Bülbül güle "gül" dedi
Gül gülmedi gitti.
Bülbül güle, gül bülbüle
Yâr olmadı gitti.
Parçada altı çizili kelimeler aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eş anlamlı B) İkileme
C) Zıt anlamlı D) Eş sesli
Yanıt: D
Yansıma Sözcükler:
Doğadaki varlıkların çıkarmış oldukları seslerden etkilenerek ortaya konan sözcüklere yansıma denir.
Cız, gür, şır, pat, tık, hav, me, cik...
Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcükler yansımalardan türemiştir:
"Yağın cızırtısını balkondan duydum."
"Dün gece, suyun şırıltısından uyuyamadım."
"Sabahlan koyun kuzu meleşir."
Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcükler yansıma sözcük değil, çıkan sesin adıdır.
"Aslanın kükremesiyle orman canlandı."
"Kuşların ötmesi ne güzel."
Uyarı: Yansımada mutlaka ses olmalıdır, ses anlamı yoksa yansıma değildir.
Kabartı, morartı, parıltı, ışıltı... gibi sözcükler yansıma değildir.
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin nangisınae altı çizili sözcük yansıma değildir?
A) Makinenin gürültüsü artık çekilmiyor.
B) Tavan arasındaki tıkırtıları duydun mu?
C) Kedi, bahçede acı acı miyavlıyor.
D) Çocuğun ellerinde kızartılar vardı.
Yanıt: D
Dolaylama:
Bir sözcükle anlatılabilecek bir varlık ya da kavramı birden çok sözcükle anlatmaktır.
balık ==> derya kuzusu
aslan ==> ormanların kralı
sinema ==> beyaz perde
turizm ==> bacasız sanayi
kaleci ==> file bekçisi
Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi bir varlık, birden çok sözcükle anlatılmıştır.
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylamaya örnek vardır?
A) Futbolcu meşin yuvarlağı dışarı attı.
B) Memleket hasreti, artık çekilmez oldu.
C) Kara tren siyah dumanlar çıkararak gelir.
D) Yol yapım çalışmaları bütün hızıyla sürüyor.
Yanıt: A
İkilemeler:
Anlatımı güçlendirmek için eş anlamlı, karşıt anlamlı sözcüklerin veya aynı sözcüğün tekrar edilmesiyle oluşan söz gruplarıdır.
Dilimiz ikilemeler yönüyle oldukça zengindir. İkilemeler farklı farklı şekillerde karşımıza çıkar. Şimdi ikilemelerin oluşumunu birlikte inceleyelim:
a. Aynı sözcüğün tekrarlanmasıyla oluşan ikilemeler: mışıl mışıl, iri iri, ağır ağır...
"Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik."
b. Karşıt anlamlı sözcüklerden oluşan ikilemeler: ileri geri, bata çıka, büyük küçük...
"İki kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece."
c. Eş anlamlı sözcüklerden oluşan ikilemeler: akıllı uslu, ses seda, güçlü kuvvetli...
"Evde ses seda yoktu, bir boşluk karşıladı bizi."
d. Yakın anlamlı sözcüklerden oluşan ikilemeler: yalan yanlış, eş dost, şöyle böyle, ağır aksak...
"Her zaman kılık kıyafetine önem verirdi."
e. Biri anlamlı, diğeri anlamsız sözcükten oluşan ikilemeler: eski püskü, eğri büğrü, yarım yamalak, çer çöp, konu komşu...
"Yine saçma sapan konuşuyor."
f. Her ikisi de anlamsız sözcükten oluşan ikilemeler: ıvır zıvır, eften püften, mırın kırın... "Kahvaltıdan sonra abur cubur yeme."
Uyarı: İkilemeler arasına noktalama işareti konmaz.
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerde verilen altı çizili sözlerden hangisinde bu kurala uyulmamıştır?
A) Olayı yarım yamalak anlattı.
B) Ufaklı irili bütün kavunları sattı.
C) Her şey ayan beyan gözümüzün önünde gerçekleşti.
D) Okulunu ite kaka bitirdi.
(1998-LGS)
Yanıt: B
Deyim Aktarması:
Doğadaki varlıklar için kullanılan sözcükleri insanlar için kullanmaktır.
"Arkadaşımın babası çok sert bir insandı."
Bu cümlede sert sözcüğü doğadaki varlıkların bir niteliğidir, oysa bu cümlede karakter bakımından sinirli anlamında kullanılmıştır.
"Sen daha çiğsin."
Bu cümlede de çiğ sözcüğü yetişkin olmayan anlamıyla kullanılarak doğadan insana aktarma yapılmıştır.
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde doğaya ait bir özellik insana verilmiştir?
A) Kış, bütün şiddetiyle geliyor.
B) Kuşlar, karın yağmasıyla yuvasız kaldı.
C) Ne katı kalpli bir insanmış o.
D) Bebek, nasıl da sevimli görünüyor.
Yanıt: C
Duyular Arası Aktarma:
Bir duyu ile ilgili bir ayrıntının başka bir duyu için kullanılmasıdır.
"Kör bıçakla etleri doğramış."
Kör sözcüğü görme duyusuyla ilgilidir; ancak bu cümlede dokunma duyusuyla ilgili kullanılmıştır. Çünkü bıçağın kör olup olmadığını dokunarak anlarız.
"Yumuşak sesli biriydi."
Yumuşak sözcüğü dokunma duyusuyla ilgili olduğu hâlde bu cümlede işitme duyusuyla ilgili kullanılmıştır.
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde duyular arası aktarma yapılmıştır?
A) Kalın bir palto giymiş.
B) Yemekler bugün daha tuzsuzdu.
C) Parkta ağaçlar mis gibi kokuyor.
D) Odada keskin bir ilâç kokusu vardı.
Yanıt: D
Ad Aktarması (Düz Değişmece):
Bir sözcüğü benzetme amacı gütmeden başka bir sözün yerine kullanmaya ad aktarması denir. Ad aktarması farklı şekillerde oluşur:
a. Bütün söylenerek parça anlatılır:
"Gemi Samsun'a yanaştı." cümlesinde Samsun sözcüğü ile anlatılmak istenen Samsun'daki liman hatta bir iskeledir.
b. Parça söylenerek bütün anlatılır:
"Boğaz sularında yelkenler bir kuğuyu andırıyor." cümlesinde yelken sözcüğü teknenin bir parçasıdır. Yelken sözcüğü söylenerek yelkenli tekne
anlatılmıştır.
c. Kişi söylenerek eser anlatılır:
"Tatilde Reşat Nuri'yi okudum." cümlesinde Reşat Nuri'yle anlatılmak istenen onun eserleridir.
d. Bir varlık söylenerek içindekiler anlatılır:
"Önündeki tabağı bitireceksin." cümlesinde tabak sözcüğü ile anlatılmak istenen, tabağın içindeki yemektir.
Örnekler:
"Olaya, Ankara tepki gösterdi."
"Yine kaloriferler yanmıyor."
"Ayağını çıkar da gel."
Örnek Soru:
"Güneş girmeyen eve, doktor girer."
Bu cümledeki altı çizili sözcükte görülen anlı olayının benzeri aşağıdaki cümlelerin hangisin vardır?
A) Ceylan güzeli gözlerini düşünüyorum.
B) Seher yellerine saldım hasretimi.
C) Bu anlattıklarımı bilen tek kişi, sensin.
D) Uçağımız Ankara'ya az önce indi.
Yanıt: D
Genel ve Özel Anlamlılık:
Kimi sözcüklerin karşıladıkları varlıkların alanı ger ken kimilerininki daha sınırlı olabilir; sözcüklerin özelliklerine genel ve özel anlamlılık denir.
En genel anlamlı sözcük varlıktır. Çünkü canlı can her şey varlık içine girer.
Genelden özele bir sıralama yapalım: Canlı==>hayvan==>kuş==>atmaca
Özelden genele: Köy==>ilçe==>il==>ülke
Aşağıdaki cümlelerde genelden özele sıralanış vardır:
"Köyümü, ailemi ve annemi özledim."
"Kitabı özellikle romanı çok severim."
Aşağıdaki cümlelerde ise özelden genele doç sıralanış vardır:
"El kesilir, kolu kurtarmak için."
"Sözcükler cümleleri, cümleler paragrafı oluşturur
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özelden gem doğru bir anlatım vardır?
A) Petrol ürünlerinden benzine zam geldi.
B) Türk tarihinde Çanakkale Savaşı'nın yeri önemliı
C) Alfabenin yirmi dördüncü harfi t'dir.
D) Çocukluk günlerim ömrümün en güzel dönemi»
(1999-C
Yanıt: D
Sözcükler Arasındaki İlişkiler:
Dilimizde sözcükler arasında çeşitli ilişkiler vardır. Bu ilişkiler eş anlam, zıt anlam olduğu gibi başka anlam özellikleri de olabilir.
Okul - öğrenci arasındaki ilişkiyi bulalım. Öğrenci okulda eğitim görür. Bu ilişkinin benzeri kışla - asker sözcüklerinde vardır. Çünkü asker, kışlada eğitilir.
Örnek Soru:
Aşağıdaki sözcük çiftlerinden hangisinde "kalem-kağıt" arasındakine benzer bir ilişki vardır?
A) Fırça - boya B) Sözcük - cümle
C) Sayfa - defter D) Tebeşir - tahta
(1999-LGS)
Yanıt: D